Koronavirüsün Sosyal Uyum Çalışmalarına Etkisi

Mülteciler Derneği Sosyal Uyum Birimi olarak yerel halk ve mülteci topluluklarla birlikte temel insan hakları perspektifinde ön yargılarından sıyrılmış bir toplumun gelişimine katkı sunabilmek amacında çalışmalarımızı yürütmekteyiz. Böylelikle ortaya çıkabilecek çatışma durumlarının azalmasına destek olmak ve toplumsal birlikteliğin gelişmesini desteklemeyi hedeflemekteyiz.

2019-2020 dönemi içerisinde farklı hedef gruplarla amaçlarımızı destekleyecek, sosyal uyumu güçlendirecek çeşitli bilgilendirme/yaygınlaştırma çalışmaları, toplumsal farkındalığı arttırıcı etkinlikler ve doğru bilgileri temel alan algı çalışmaları gerçekleştirdik. Bu çalışmalardan kısaca bahsetmek gerekirse:

  • Zeytin Ağacım Yeşeriyor Projesi: Doğa temelli sosyal uyum farkındalık çalışması 12 hafta süreyle Nezahat Gökyiğit Botanik bahçesinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya dahil olan 10 yerel halktan 10 mülteci topluluklardan katılımcılarla birlikte temel doğa faaliyetleri ve uyum atölyelerine yer verilerek sosyal uyumun desteklenmesi hedeflenmiştir.
  • Leylaklar Ülkesinde: Okul Temelli Sosyal Uyum Eğitimi Projesi: Sosyal uyum faaliyetlerinin yaygınlaştırılmasının önemini göz önünde bulundurarak geliştirmiş olduğumuz 12 haftalık Leylaklar Ülkesinde atölye içerikleri ile çocukların çok kültürlü eğitim odağında toplumsal yaşamda kurallar, farklı bakış açılarını analiz etme, kültürel kalıplar, farklılıkların zenginliği, empati geliştirme, göç olgusunu tanımlama, olumlu etkileşim ve sürdürülebilir ilişkinin kaynaklarını oluşturma gibi olgular üzerinde çalışmaları desteklenmiştir.
  • Kadın Çalışmaları: Mülteci ve yerel halktan kadınların bir araya geldiği, temasında “kadın olmanın” işlendiği çalışma alanında Nefes ve Ahenk Atölyesi, Kadın Kadına Film Günleri, Yeni Tatlar Atölyesi ve Kadın Emeği Atölyeleri gerçekleştirilmiştir.
  • Göçmen Sohbetler Projesi: Okullar özelinde yerel halk ve mülteci topluluklardan kadınların bir araya geldiği 3 haftalık atölyelerde göçmenlik, ebeveynlik ve birey olma bağlamında kadın ve sosyal uyum teması işlenerek birlikte yaşam ve kültürel zenginlik olguları vurgulanmıştır.
  • Saha Araştırmaları: Sivil toplum çalışmalarında ilgili hedef grup özelinde ihtiyaca karşılık gelecek faaliyetlerin etkin şekilde yürütülebilmesi için esnaf, kadın, çocuk, sanatçı gibi farklı aktörlerle toplantılar gerçekleştirilmiştir.
  • Birlikte Yaşam ve Sosyal Uyum Eğitimi: İnsan hakları, mülteci hakları, müzakere, çatışma çözümü ve uyum kavramları üzerine farklı aktörlere sunduğumuz eğitimlerle sürdürülebilir bir sosyal uyum ortamı oluşturulmaya çalışılmıştır.

Bunlar dışında gerçekleştirdiğimiz tek günlük gezi ve iç mekan aktiviteleri ile de toplumsal bağın güçlendirilmesi yönünde çalışılmıştır. Böylesi interaktif bir süreç içerisinde ilerlerken yaşanan COVİD-19 salgını ile birlikte ise çalışmalarımızda eve doğru bir dönüş gerçekleşmiş ve daha çok kişisel gelişim ve sosyalleşmeyi destekleyici ağlar kurma yönünde yeni bir bakış açışına yönelim ortaya çıkmıştır.

Bu yönelim sağlamış olduğu olumlu etkilerin yanı sıra sosyal uyum bağlamında birçok olumsuzluğu da ortaya çıkarmıştır.

Temel ihtiyaçlar odağında arka planda kalan bir alan: “Sosyal Uyum”
Öncelikle bahsetmiş olduğumuz gibi “sosyal uyum” kavramını çerçevelemiş olduğumuz algı ve farkındalık çalışmaları yerini salt sosyalleşme ağlarına bırakmıştır. Temelde ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağına odaklanan halk ile mültecilik ve göç olgusu bağlamında gerçekleştirilecek toplantılar ikincil plana kaymıştır.

Sosyal Uyum için yeni bir alan: Stres ve Kaygı ile Başa Çıkma
Diğer yandan birlikte yaşam olgusu da bireylerin sosyal mesafelerin yarattığı kaygı ve stresle başa çıkma yöntemlerini destekleyici ve rahatlamalarını hedefleyici içeriklere yönelimle sonuçlanmıştır. Çeşitli gevşeme egzersizlerini hedef alan çalışmalara halkın yönelimi oldukça artmıştır. Bu durum aslında sosyal uyumun psiko-sosyal destek bağlamında yeniden düşünülmesini sağlayan olumlu bir etkiye de yol açmıştır.

“Çevrim içi Buluşmalar” da Sınırlar ve Sınırsızlıklar
Söz etmiş olduğumuz sosyalleşme ve rahatlama ihtiyaçları ile çevrim içi buluşmalar ise yaygınlaşmıştır. Bireyler birbirleri ile gerçekleştirdikleri çevrim içi buluşmalarla sosyal çevreleri ile bağlarını sürdürebilmeyi ve stres durumlarını azaltmayı hedeflemiştir. Diğer yandan kurumlar tarafından farklı sosyal kanallar aracılığıyla gerçekleştirilen seminer, buluşma ve etkinlikler ise oldukça geniş bir çeşitlilik kazanmıştır. Fakat bu çeşitlilik bir noktada sınırlılıkla da sonuçlanmıştır. Farklı alanlarda çalışmalar yürütmekte olan kurum ve kuruluşlar COVİD-19 salgını sürecinde oluşturmuş olduğu sosyal etkinliklerde oldukça benzer temaları işlemeye başlamıştır. Bu durum ise bireylerin ilgisini canlı tutmayı engelleyici bir faktör olarak ele alınabilir. Bu sebepledir ki sosyal uyum faaliyetlerine katılım oranlarında ciddi düşüşler yaşanmış ve normalde yaklaşık 20 kişi ile gerçekleştirilen atölyelere minimum sayılarda katılımlar gerçekleşmiştir.

Diğer yandan çevrim içi buluşmalar da yaşanan ciddi artışlar birçok farklı kaynaktan benzer içeriklerin aynı kişilere iletilmesine yol açmıştır. Daha önce kurumlar arası iş birliği ile yürütülmekte olan sosyal uyum çalışmalarımızda kanalların belirsiz bir şekilde çoğalması kitlelerde bir noktada bıkkınlık ve sosyal medya kanallarından uzaklaşma arzusuyla sonuçlanabilmektedir. İletişim ağlarının yerini kendine dönme almıştır.

Atlanmaması gereken bir nokta ise altyapısal sıkıntılar sebebiyle sosyal uyum faaliyetlerinin ana amaçlarından olan herkesi kapsayıcı bir nitelik oluşturulamıyor oluşudur. Gerek internet kapasitelerindeki sınırlılıklar, gerek teknoloji kullanımındaki yetersizlikler ve gerekse sınırlı sayıda teknolojik aletlere sahip olmak kişilerin faaliyetlere katılımında olumsuz bir etki yaratmıştır. Sonuç olarak, bu yeni dönem, faaliyetlerimizde daha az katılımcıyla sosyal uyum olgusuna daha dolaylı eğildiğimiz bir bakışla ilerlemeye yol açmıştır.

Bölgesel Değil Bütüncül Bir Sosyal Uyum Ağı Gelişiyor
Yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağmen sosyal uyum faaliyetlerinde derneğimizin gelmiş olduğu noktanın umut verici olduğu ifade edilebilir. COVİD-19 öncesinde Sultanbeyli ile sınırlanmış olan faaliyetlerimiz online uygulamaların sunduğu avantajla şimdi tüm Türkiye’ye açık olması sebebiyle fiziksel olarak teması mümkün olmayan birçok kişinin birbiri ile etkileşimini destekleyici bir ağa dönüşmüştür.

Burcu Özlem DAĞ
Psikolojik Danışman
Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Lisans Mezunu olan Burcu Özlem Dağ, akademik çalışmalarına İstanbul Üniversitesi Sosyal Politika ve Sosyal Hizmetler yüksek lisans programıyla devam etmektedir. 2017 yılından bu yana Mülteciler Derneği’nde Psikolojik Danışman olarak mülteci öğrencilerin okullaştırılması, psiko-sosyal yönden desteklenmesi ve okula uyumlarının arttırılması yönünde faaliyetlerini yürütmektedir. Ayrıca gerçekleştirmekte olduğu sosyal uyum faaliyetleri ile mülteci ve yerel halktan topluluklara toplumsal uyum yönünde farkındalıklarını arttıracak atölye ve eğitimler düzenlemektedir.