Ebeveyn Olmak ve Olumlu Disiplini Etkileyen Faktörler

Ebeveyn olmak, anne-babanın çocuk sahibi olma düşleminden itibaren başlayan ve hiç bitmeyen bir süreçtir. Çocuklar, doğuştan getirdikleri mizaçları ve ebeveynlerin çocukla paylaştığı duygusal ve ilişkisel süreçle birlikte kendi düşünce ve davranışlarını oluşturmaya başlarlar.

Aile; “biyolojik ve psikolojik bağları olan, aralarında tarihsel, duygusal, ekonomik bir birliktelik olan ve kendilerini aynı evin üyeleri olarak hisseden bireylerin oluşturduğu birliktelik” olarak tanımlanır. Ailenin canlı, değişimler geçiren dinamik bir yapısı vardır. Ortak geçmiş, şimdiyi ve beklentileri paylaşır. Kayıp/yas süreçleri ve göçler, aile dinamiklerini etkiler.

Çocuğun kişiliğinin oluşmasında genetik ve çevrenin etkili olduğu bilinmektedir. Genetik özellikler çocukların doğdukları andan itibaren gözlemlenebilir. Çocukların doğuştan getirdiği bu özelliklere “mizaç” denmektedir. Robert McCall, mizaç kavramını “doğuştan gelen, nispeten tutarlı olan ve bireyin aktivite, tepkisellik, duygusallık ve sosyallik özelliklerini ifade ediş biçimini etkileyen eğilimler” olarak tanımlanmıştır.(Kaynak).

Doğuştan gelen mizacın yanında çocuğun kişilik gelişimini etkileyen diğer bir faktör de anne babaların çocuklarına karşı gösterdikleri tutumlardır. 
Anne-baba tutumları çeşitli sınıflandırmaları olsa da genel olarak “demokratik anne-baba tutumu”, “koruyucu/istekçi anne-baba tutumu” ve “otoriter tutum” olmak üzere 3 ana başlıkta incelenir. Demokratik aile tutumunda kurallar önceden belirlenmiştir ve aile içindeki kararlarda tutarlılık vardır. Anne-baba anlaşarak çocuklarını yetiştirirler. Aynı duruma verdikleri tepkiler tutarlıdır ve çocuklarını kendi uzantıları olarak kabul etmezler. Çocuğa güven duyulmaktadır(Tuzcuoğlu, 2004). Aile içinde çocuk kendisini önemli hissetmekte, kendi kararlarını vermesi desteklenmektedir.

Koruyucu/istekçi anne-baba tutumu ise çocuklarına olan sevgilerini gösterme ve onları kontrol etme konusunda aşırıya kaçan, gerektiğinden fazla özen gösteren aile tutumudur. Çocuklarının bütün isteklerini yapma eğilimindedirler. Böyle bir aile ortamında yetişen çocuklar aileye aşırı bağımlılık, kendine güvensizlik gibi duygusal problemler yaşamaya eğilimlidirler (Kaya, 1997).

Otoriter anne-baba tutumu, özellikle erken bebeklik dönemlerinden anne ile çocuğu arasındaki ilişkiyle ilgilidir. Annenin ve babanın bebeği isteksiz olarak dünyaya getirmesi, annenin duygusal süreçlerini bastırması ve buna bağlı olarak bebeğin ihtiyaçlarını reddetmesi bebek tarafından algılanır. Anne-babanın kendi içsel süreçlerinde yaşadığı problemler, çocuğu reddetme, çocuğun yetişmesi için gerekli ilgi ve sevgiyi vermeme veya az verme gibi davranışlar çocuğun kendisini güvensiz hissetmesine, yalnızlıkla baş edememe gibi davranışlar yaşamasına neden olur. (Klein,2011)

Olumlu Disiplini Etkileyen Faktörler ve Aile Tutumu
Disiplin; sözlük anlamıyla “kişilerin içinde yaşadıkları topluluğun genel düşünce ve davranışlarına uymalarını sağlamak amacıyla alınan önlemlerin bütünü” olarak tanımlanmaktadır (Türk Dil Kurumu). “Olumlu disiplin” kavramı ise aile içinde ve okulda çocuğun kendi davranışlarının sorumluluğunu alabilmesi olarak tanımlanmaktadır. Çocuğun kendi davranışlarının sorumluluğunu alabilmesi için ailenin çocuktaki bazı değerleri desteklemesi önemlidir. Çocuğun desteklenmesi gereken beceriler; özdenetim becerisi ve duygularını yönetme becerisidir.

Özdenetim becerisi; kişinin kendisi ile dünya arasında daha iyi, daha ideal uyuma sahip olması için kendini değiştirme ve uyarlama kapasitesi olarak değerlendirilmektedir (Tangney, Baumeister ve Boone, 2004). Özdenetimin, kişinin belirli bir hedefine etki eden hislerini ve üzüntülerini denetleyebildiği davranışlar oluşturma, hedefler ile duygular arasında denge sağlama ve duyguları sanat, spor vb. yoluyla dışa vurma gibi fonksiyonları bulunmaktadır.

Düşük öz denetimli bireylerde içselleştirme (duygu durum bozuklukları) ve dışsallaştırma sorunlarının (saldırgan ve suça yönelik davranışlar) görüldüğü saptanmıştır (Eisenberg ve diğerleri, 2001). Özdenetim becerisi çocuğun akademik başarısını, dil gelişimini, empati becerisini desteklemektedir. Duyguları yönetme süreci; duyguların fakında olmak, duyguları tanımak ve yönlendirebilmek, duygulara uyum sağlayabilmek yetilerine sahip olmayı ve bunları etkili kullanabilme süreci içerisinde bireyin duygusal olgunluğu olarak kabul edilmektedir. Goleman (2004) duygu yönetimini, bireylerin ve yöneticilerin görüş, fikir ve karar alma sürecinde duygu ve hislerini bastırmaları veya tamamen onların etkisi altına girmeleri değil, duyguları ile yüzleşerek etkili sonuca gitmeleri olarak kabul etmektedir.

Demokratik ailelerde çocuklar karar süreçlerinde söz hakkı olduğu için kendini güvende ve değerli hissetmektedir. Literatürde kişinin kendini gerçekleştirmesi için en uygun ortamı demokratik anne-baba tutumlarının oluşturduğu (Kuzgun, 1972), demokratik anne-baba tutumu ile probleme olumlu eğilim, akılcı problem çözme, toplam sosyal problem çözme arasındaki ilişkinin pozitif yönde olduğuna ilişkin araştırmalar bulunmaktadır (McCubbin ve diğerleri, 1985).

 Demokratik aileler çocuğun olumlu davranışlarını takdir ettiği ve olumsuzlukları da konuşarak çözmeye önem verdiği için bu ailelerde çocuklar davranışlarının sorumluluğunu almaya yatkın olmaktadır. Shek (1997), 12-16 yaş arası ergenler ve aileler üzerinde gerçekleştirdiği araştırmasında, ergenlerin psikolojik açıdan iyi olma, okula uyumları ve sorunlu davranışları ile aile fonksiyonları arasında anlamlı bir ilişki olduğunu saptamıştır.

Ebeveynler Çocukların Özdenetim ve Duygu Yönetme Becerilerini Nasıl Destekleyebilir?
Çocuğun, ebeveynleri tarafından oluşturulan güvenli ve kapsayıcı çevrede yetişmesi çok önemlidir. Çocuğun ebeveyne güven duyması, özgüveninin gelişmesini sağlar. Ebeveynler çocuklarını, “kendi isteklerine göre şekillendirebilecekleri çocuk” olarak görmemeli, çocuğun doğuştan getirdiği mizacı tanıyarak çocuğun davranışlarını anlamlandırmalı ve çocuğun ihtiyaçlarını gözlemleyerek çocuğa destek olmalıdır.

Ebeveynler, çocuklarının olumsuz davranışlarına yönelik yaptıkları yorumlarda davranışa yönelik net ifadeler kullanmalıdır. Davranışın neden olumsuz olduğu, neden-sonuç ilişkisi kurularak çocuğa anlatılmalıdır. Örneğin; “arkadaşına kötü davranıyorsun” gibi genel bir ifade yerine çocuğun arkadaşına yaptığı hangi davranışın olumsuz olduğuna ve arkadaşının nasıl hissetmiş olabileceğine dair bir yorum, “çocuğun davranışına yönelik yorum” olmaktadır. Bu yorum sonrasında çocuk, “kötü çocuk” olarak etiketlenmez, sadece o davranışın olumsuz olduğunu anlamış olur.

Duygular hakkında konuşmak çoğu zaman zor olabilir. Çocuğun yaşadığı olumsuz bir olay sonucunda doğal olarak hissettiği duygulara ebeveyn eşlik etmediğinde çocuk bu duygularla baş edemeyebilir. Ebeveynlerin çocuklarla iletişim kurarken, yaşadıkları olumlu veya olumsuz olayları anlatması ve olayla ilgili hissettikleri duyguya yer vermesi, çocuğun duyguların konuşulabilir olduğunu anlamasında rehber olacaktır.

Ebeveynler çocuğun hedeflerini gerçekleştirmesi için çocuğu desteklemeli, çocuğun hata yapmasına izin vermeli, başarısızlık karşısında hayal kırıklığı yaşadığında yalnız olmadığı duygusunu çocuğa hissettirmelidir. Ebeveynler, çocuğun gelişim dönemlerini takip etmeli, ilgili kitapları okumalı, araştırma yapmalıdır. Ayrıca çocuğun yaşına uygun sınırlar belirleyerek sorumluluk almasına ve özdenetim geliştirmesine yardımcı olmalıdır.

Zehra Şeyma MARAŞ
Psikolojik Danışman
Maltepe Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik lisans mezunu, Beykent Üniversitesi Klinik Psikoloji yüksek lisans mezunu olan Zehra Şeyma Maraş, 2018 yılından bu yana Mülteciler Derneği’nde çalışmalarına devam etmektedir.

Kaynakça:

  • Çağdaş, A. (2007). Anne Baba Çocuk İletişimi. Konya: Eğitim Kitapevi Yayınları.
  • Çetin, İ. (2004). Ebeveyn Olmak (Anne Baba Olmak). https://www.tavsiyeediyorum.com/makale_12141.htm Son Erişim Tarihi: 09.12.2020
  • Eisenberg N., Fabes R.A., Bernzweg J., Karbon M., Pouln R. ve Hansh L. (1993). The relations of emotionality and regulation to preschoolers’ social skills and sociometric status. Child Development, 64 (5), 1418-1438.
  • Gladding ST. Aile Terapisi Tarihi, Kuram ve Uygulamaları. Keklik İ,, Yıldırım İ., Editörler. 2. baskı. Ankara: Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Yayınları; 2012. s.5-285.
  • Goleman, D. (2005). Duygusal Zeka Neden IQ’dan Daha Önemlidir? (Çev. Banu Seçkin Yüksel), İstanbul: Varlık Yayınları.
  • Kaya, M. (1997). Ailede anne baba tutumlarının çocuğun kişilik ve benlik gelişimdeki rolü. Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 9, 193-204.
  • Klein, M. (2011). Haset ve Şükran. (O. Koçak, Y. Erten, çev.) İstanbul: Metis Yayıncılık.
  • McClowry, S. G., Rodriguez, E. ve Koslowitz, R. (2008). Temperament-based intervention: Re-examining goodness-of-fit. European Journal of Developmental Science, 2, 120-135.
  • McCubbin, H. I., Needle, R. H. ve Wilson, M. (1985). Adolescent health risk behaviors; Family stress and adolescent coping as critical factors. Family Relations, 34(1), 51-62.
  • Özgül, O. (2017). Lise Öğrencilerinde Öz Denetim Ve Anne-Baba Tutumu Arasındaki İlişkinin Bazı Sosyo-Demografik Değişkenler Açısından İncelenmesi (Elazığ İli Örneği). (Yüksek Lisans Tezi). Çağ Üniversitesi, Mersin.
  • Selçuk, A. B. (2020). Çocuklarda Mizaç ve Mizaca Göre Ebeveynlik. https://aysebilgeselcuk.com/cocuklarda-duygu-ve-davranis-kontrolu/ Son Erişim Tarihi: 07.12.2020.
  • Shek, D. T. L. (1997). The relationship of family functioning to adolescents’ psychological well-being, school adjustment, and problem behavior. Journal of Genetic Psychology, 158(A), 467-479.
  • Tangney J.P., Baumester R.F. ve Boone A.L. (2004). High self-control predicts good adjustment, less pathology, better grades, and interpersonal success. Journal of Personalty, 72 (2), 271- 324.
  • Töremen, F. (2008). Yönetimde Etkili Bir Yaklaşım: Duygu Yönetimi. Kuramsal Eğitimbilim, 1 (1), 33-47.
  • Tuzcuoğlu, N. (2004). Bir Aile Olmak, Anne-Baba Olmanın Altın Kuralları. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları.